Türkiye’de felsefenin imajı, ne yazık ki hak ettiği noktada değil ve bu sorun, felsefenin kendisinden ziyade, felsefeyi öğretenlerin yaklaşımlarından kaynaklanmaktadır. Akademik çevrelerde sıkışıp kalan, soyut teoriler ve kavramsal tartışmalarla sınırlanan bir felsefe anlayışı, toplumla arasındaki mesafeyi giderek artırmıştır. Oysa ki, felsefe sadece sınıflarda kalmamalı; tam aksine, toplumun gerçek sorunlarıyla yüzleşmeli, bireylerin ve kurumların yaşadığı zorluklara çözüm üreten bir araç olarak kullanılmalıdır. Felsefe, özünde bireylere ve topluma rehberlik eden, anlam arayışlarını derinleştiren, sorgulatan ve bilgelik sunan bir disiplindir. Onun gerçek işlevi, bu noktada ortaya çıkar ve hak ettiği değeri bulur.
Bugün, felsefe psikolojinin ve psikiyatrinin girmediği, hastalık olarak kabul edilemeyecek çok sayıda yaşam krizine, kişisel zorluklara ve bireysel karar anlarına cevap verebilecek güçlü bir donanıma sahiptir. Kişiler günlük yaşamda büyük çıkmazlarla karşı karşıya kaldığında, anlam arayışı içine girdiğinde veya varoluşsal sorularla yüzleştiğinde, felsefi düşünce onlara derinlik, perspektif ve rehberlik sunabilir. Antik dönemlerden beri filozoflar, bireylerin ve devlet adamlarının yaşamına danışmanlık yaparak büyük katkılarda bulunmuş, devlet yönetiminden özel yaşamsal sorunlara kadar geniş bir yelpazede rehberlik etmişlerdir. Platon’dan Marcus Aurelius’a, Konfüçyüs’ten Epiktetos’a kadar birçok büyük filozof, sadece teorik değil, aynı zamanda pratik anlamda da yaşamı şekillendirmiştir.
Felsefenin bu derin ve köklü işlevi, günümüz Türkiye’sinde yeniden canlandırılmaya muhtaçtır. Bugün bireylerin yaşadığı anlam kaybı, stres, belirsizlik ve kararsızlık gibi zorlukların çözümü, felsefenin sunduğu bilgelik ve derinlemesine düşünme süreçlerinde saklıdır. İşte bu noktada, Felsefi Danışmanlık Derneği olarak bizim misyonumuz büyük bir önem taşımaktadır. Felsefeyi sınıflardan çıkararak toplumun her kesimine ulaşabilecek, bireylerin yaşamını dönüştürecek, kurumlara rehberlik edecek bir felsefi danışmanlık anlayışını yaymak, ülkemiz için hayati bir adım olacaktır.
Bizler, felsefi danışmanlık hareketini başlatan ekip olarak, felsefenin yalnızca bireyler için değil, aynı zamanda toplum için ne denli önemli bir kaynak olduğunu biliyor ve bu bilincin yayılması için gayret ediyoruz. Türkiye’de henüz çok az bilinen bu hareketin, felsefenin gerçek işlevine geri dönmesine yardımcı olacağına olan inancımız tamdır. Felsefenin sadece bireysel yaşamları değil, aynı zamanda birlikte yaşama ve demokrasi kültürünü de güçlendireceğine inanıyoruz. Birlikte yaşama sanatı, toplumsal huzur ve bireylerin içsel dengesi, felsefenin sunduğu derin düşünce ve sorgulama becerileriyle mümkün olacaktır.
Felsefenin birey ve toplum için yarara dönüşmesi, hayatın her alanında bilgelik ile kararlar alınmasına katkı sunması ve toplumsal sorunların çözümünde etkin bir rehber haline gelmesi temennisiyle, Felsefi Danışmanlık Derneği’nin kuruluşunun hayırlı olmasını diliyoruz. Derneğimizin kurucuları, üyeleri ve destekçileri olarak bu önemli misyonun bir parçası olmaktan büyük gurur duyuyoruz.
Prof. Dr. Mustafa Çevik